Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son Çin ziyareti, Avrasya’nın stratejik manzarasını değiştiren Türk dış politikasının gelişiminde önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Türkiye stratejik ortaklıklarını dengelemeyi ve nüfuzunu genişletmeyi hedeflediğinden, ziyaret önemli tartışmaların ve dış politikaya yönelik potansiyel sonuçların altını çiziyor.
Fidan, ziyareti sırasında Çinli mevkidaşlarıyla birçok önemli konuya odaklanan kapsamlı görüşmelerde bulundu. Türkiye ile Çin arasındaki ikili ilişkinin önemli bir yönü de pragmatik dış politika yönelimleridir. Türkiye, Tek Çin politikasına bağlı kalmaya devam etti ve Çin’in toprak bütünlüğünün önemini vurguladı. Benzer şekilde Çin de Ankara ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerine daha pragmatik bir perspektiften yaklaşıyor. Fidan’ın ziyareti, Türkiev’in Çin ile ilişkilerine yönelik bu pragmatik yaklaşımın güçlü bir örneğidir.
Türkiye yaklaşımının ardındaki mantık
Türkiye’nin Çin’le olan ilişkisi, genellikle Türkiye’nin “Yeniden Asya” girişimi olarak anılan daha geniş bir stratejik vizyonun parçasıdır. Bu politika değişikliği birkaç temel faktörden kaynaklanmaktadır. Birincisi, Turquiev’in küresel siyasetin jeostratejik olarak yeniden yönlendirilmesi yönündeki tutkusunu yansıtıyor. Küresel güç dinamikleri Asya’ya doğru kayarken, Türkiye de gelişen bu ortamda kendisini stratejik bir oyuncu olarak konumlandırmayı hedefliyor. Çin’le bağların güçlendirilmesi, bu yeniden düzenlemenin doğal bir uzantısıdır ve Türkiye’nin benzersiz coğrafi konumundan faydalanmasına olanak tanımaktadır. Bu yeni politika yönelimi aynı zamanda Türkiev’in Batılı müttefikleriyle ilişkilerinde yeni bir yön olan uluslararası politikada özerklik arayışını da temsil ediyordu. Türkiye’nin Asya’nın yükselişini dış politikasını ve jeopolitik stratejisini yeniden düşünmede kilit bir faktör olarak gördüğü açıktır.
Türkiye’nin Çin’e bakışının ardındaki ikinci itici faktör, ticaret devleti dış politikası yaklaşımını destekleyen ekonomik çeşitlendirme politikasıdır. Ekonomik eşitsizlik ve sürdürülebilir kalkınma ihtiyacıyla karşı karşıya kalan Türkiye, ekonomik ortaklıklarını çeşitlendirmenin yollarını arıyor. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan Çin ile etkileşime geçmek, ticaret, yatırım ve teknolojik iş birliği açısından önemli fırsatlar sunuyor.
Üçüncü itici faktör ise Türkiye’nin bölgesel nüfuzunu artırma niyetidir. Türkiye’nin Çin ile proaktif angajmanı, Orta Asya ve Orta Doğu’daki nüfuzunu artırmaya yönelik stratejik bir hamledir. Türkiye, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne (BRI) uyum sağlayarak bölgesel bağlantı ve ekonomik kalkınmada önemli bir rol oynayabilir ve böylece jeopolitik itibarını güçlendirebilir. Ayrıca Türkiye’nin son dönemdeki dış politikasının temel taşı olan Diplomatik Denge Yasası, Çin’e ve Asya-Pasifik bölgesine bakışını şekillendiriyor. Gittikçe çok kutuplaşan bir dünyada, Türkiye’nin dış politikası geleneksel Batı ittifaklarını Asya’daki yeni ortaklıklarla dengelemeyi amaçlıyor. Bu yaklaşım, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ve bölgesel stratejilerini takip ederken karmaşık uluslararası ilişkilerde yön bulmasına olanak sağlamaktadır.
Çoklu gündemler, çıkarımlar
Fidan’ın üç günlük ziyaretinde birçok önemli stratejik konu gündeme geldi. Temel amaç, iki ülke arasındaki ikili ticari ve ekonomik iş birliğini artırmaktı. Her iki taraf da ticaret hacimlerini artırmaya, ticaret engellerini azaltmaya ve özellikle altyapı ve teknoloji sektörlerinde ortak yatırım fırsatlarını keşfetmeye odaklanarak ekonomik bağları geliştirmenin önemini vurguladı. Ancak son yıllarda ortak yatırım projelerinde bir yavaşlama yaşanıyor. Türkiye’nin temel hedefi bu yavaşlamayı gidermek, bu projeleri hızlandırmak ve gecikmelere neden olan engelleri tespit etmektir. Ankara ayrıca Çin’i Türk mallarını ithal etmeye teşvik ederek ve Çin’in Türkiye’deki yatırımını artırarak şu anda Çin’in lehine olan ticaret dengesizliğini azaltmaya odaklanıyor.
Ziyarette ele alınan bir diğer önemli konu ise bölgesel güvenlik konularıydı. Mevcut küresel gerilimler ve bölgesel çatışmalar göz önüne alındığında, güvenlik işbirliği her iki ülke için de önemlidir. Diyalogda terörle mücadele, bölgesel güvenlik tehditlerinin ele alınması ve askeri işbirliğinin geliştirilmesine yönelik stratejiler yer aldı. Özellikle İsrail’in Gazze’deki savaşı ve Rusya-Ukrayna çatışması tartışmaların kilit noktalarını oluşturdu. Hem Türkiye hem de Çin, Filistin meselesinde iki devletli çözümü desteklerken, Türkiye’nin İsrail’e yönelik tutumu Çin’e göre daha aşırıdır.
BRI her iki ülke için de stratejik avantajlara sahiptir. Çin, BRI’yi ABD ile rekabetinde küresel jeo-ekonomik etkiyi artırmanın bir yolu olarak görürken, Türkiye projeyi ekonomik kazanç fırsatı ve küresel rekabetteki jeopolitik konumunu yeniden değerlendirmenin bir yolu olarak görüyor. Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasında bir köprü görevi gören stratejik konumu, Çin’in BRI’sında önemli rol oynuyor. Fidan ve Çinli yetkililer, bağlantı ve ekonomik kalkınmayı artırmak amacıyla Türkiye’yi BRI’ya daha fazla entegre etmenin yollarını araştırdılar.
Ziyarette öne çıkan konulardan biri de Türkiye’nin, dünya siyasetinde önemi giderek artan BRICS örgütüne üye olma konusundaki ilgisiydi. Uluslararası sistem çok kutuplu bir dünyaya doğru kayarken BRICS, Batılı ittifakların ötesinde dengeli ilişkiler arayan ülkelere alternatif bir dünya görüşü sunuyor. Türkiye’nin BRICS’e olan ilgisi geleneksel dış politikasında önemli bir değişimi temsil ediyor. Ziyarette Fidan, BRICS’in ekonomik fırsatlarını artırmak için Türkiye’ye AB’ye “iyi bir alternatif” sunabileceğini söyledi. Türkiye’nin AB ile gümrük birliği içinde kalmaya devam ederken, BRICS gibi platformlarda çeşitli ortaklarla işbirliği için yeni fırsatlar araştırdığını da kaydetti. BRICS üyeliği Türk dış politikasına yeni boyutlar ve tartışmalar getirecek.
Türkiye, Çin ile ilişkilerinde pragmatik bir yaklaşım sergilese de Uygur meselesinde farklılıklar mevcut. Ziyareti sırasında Fidan, Çinli yetkililere Müslüman azınlık Uygurların kültürel haklarını korumaları ve “değerlerini yaşamalarına” izin vermeleri çağrısında bulundu. İç siyasi dinamikler ve Çin’e karşı dengeli bir yaklaşım sürdürme ihtiyacı göz önüne alındığında Türkiye, Sincan eyaletindeki durumu ele alırken oldukça dikkatli bir dil kullanıyor. Bu uyarı, Fidan’ın Batı Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Urumçi ve Kaşgar’a yaptığı ziyaretle ilgili X sosyal medya hesabında neden duygusal bir tweet yayınladığını açıklayabilir.
Zorluklar
Ziyaret birçok fırsat sunmasının yanı sıra Türkiye’nin dikkatli bir şekilde ilerlemesi gereken önemli zorlukları da beraberinde getiriyor. Batılı ittifaklar ile Çin’le büyüyen ilişkiler arasındaki hassas dengeyi korumak hassas bir diplomasi gerektiriyor. Turquiev’in NATO ve AB ile ilişkisi, Çin ile daha yakın ilişkiler nedeniyle gerginleşebilir, çünkü Batılı müttefikler bu angajmanı geleneksel ortaklıklardan bir sapma olarak görüyor ve diplomatik sürtüşmeye yol açıyor. Bu nedenle Türkiye, Batılı ortaklarına, Çin’le olan ilişkilerinin mevcut ittifakların zararına değil, ekonomik çeşitlilik ve bölgesel istikrarı amaçladığı konusunda güvence vermek için dış politika stratejisini açıkça ifade etmelidir.
Çin ile ekonomik bağların artması, Turquiev’in ekonomik özerkliğini sınırlayabilecek bağımlılıklara yol açabilir. Çin yatırımlarına ve ticaretine aşırı güvenmek, Türkiye’yi ekonomik baskıya maruz bırakabilir ve siyasi anlaşmazlıkların ekonomik sonuçları olabilir. Bu riski azaltmak için Türkiye’nin Çin ile ekonomik ilişkilerinin dengeli olmasını sağlamalı ve çeşitli ticaret ve yatırım kaynaklarını geliştirmeye devam etmesi gerekiyor. Ekonomik ortaklarını çeşitlendirerek ekonomik dayanıklılığı güçlendirmek, Türkiye’nin ekonomik egemenliğini sürdürmek açısından kritik öneme sahip olacaktır.
Çin’le temas, Türkiye’nin geleneksel müttefikleri arasında, özellikle de Batı’da endişelere yol açabilir. ABD-Çin ve AB-Çin rekabetinin daha geniş bağlamı göz önüne alındığında, ABD ve AB, Türkiev’in Çin ile yakın bağlarına şüpheyle bakabilir. Bu, Türkiye üzerinde Batı politikalarına daha yakın hareket etmesi yönünde baskı oluşturabilir ve diplomatik gerilim yaratabilir. Bu çekişmelerin üstesinden gelmek için Türkiye, dış politika kararlarının anlaşılmasını ve bunlara saygı duyulmasını sağlamalı ve ilgili tüm taraflarla açık iletişimi sürdürmelidir.
Bir diğer zorluk ise teknik ve güvenlik kaygılarını içeriyor. Çin’in diğer ülkelere göre farklı tekno-politik yaklaşımı göz önüne alındığında, teknoloji ve altyapı gibi alanlarda Çin ile işbirliği yapılması güvenlik sorunlarını gündeme getirebilir. Bu sorunu çözmek için Türkiye’nin Çin’in teknolojik ilerlemelerinden yararlanırken ulusal çıkarlarını koruyacak güçlü bir düzenleyici çerçeve oluşturması gerekiyor.
Fidan’ın Çin ziyaretinin jeopolitik ve dış politika açısından önemli sonuçları var. Türkiye’nin Çin’le olan ilişkisi küresel politikadaki stratejik dengeleme hamlesini yansıtıyor. NATO üyesi ve AB üyeliğine aday olan Türkiye’nin Çin ile olan yakın ilişkileri onun çok taraflı dış politika yaklaşımını ortaya koymaktadır. Çin ile ekonomik bağların güçlendirilmesi, geleneksel Batı pazarlarına bağımlılığı azaltmayı ve ekonomik riskleri azaltmayı amaçlayan, Türkiye’nin ticaret ortaklarını çeşitlendirmeye yönelik stratejik bir hamledir. Ayrıca Türkiye, Çin ile bağlarını derinleştirerek Orta Asya ve Orta Doğu’daki nüfuzunu artırabilir. BRI çerçevesindeki işbirliği, Türkiye’nin bölgesel güç komisyoncusu olma rolünü güçlendirecektir.
“Gıda öncüsü. Tutkulu baş belası. Kahve fanatiği. Genel analist. Sertifikalı içerik yaratıcısı. Yaşam boyu müzik uzmanı. Alkol uzmanı.”
More Stories
Türkiye’de trafik bildirimlerine yeni şartlar
Wonderkids yurt dışında başarılı oluyor ancak Türk futbolunda eski alışkanlıklar kolay kolay silinmiyor | Türkiye
Türkiye, Asiaport OPS hizmeti sunan ilk liman oldu