Kasım 15, 2024

PoderyGloria

Podery Gloria'da Türkiye'den ve dünyadan siyaset, iş dünyası

Türkiye Büyükelçisi: Türkiye, Çin karşıtı söylemi desteklemiyor ve Pekin ile ekonomik iş birliğini güçlendirmeyi umuyor

Türkiye Büyükelçisi: Türkiye, Çin karşıtı söylemi desteklemiyor ve Pekin ile ekonomik iş birliğini güçlendirmeyi umuyor

İstanbul, Türkiye Fotoğraf: VCG


Editörün Notu:
Çin ile Türkiye arasındaki stratejik işbirliği ilişkileri, iki devlet başkanının stratejik rehberliği altında güçlü bir gelişme ivmesine tanık oldu. Gelişmekte olan önemli bir ülke ve Küresel Güney’in üyesi olan Türkiye, şu anda aktif olarak BRICS üyeliğine başvuruyor. Türkiye’yi BRICS üyeliğine başvurmaya iten motivasyon nedir ve Avrupa Birliği ile ilişkilerine nasıl bakıyor? Türkiye Çin’le nasıl bir işbirliği istiyor? Global Times muhabiri Xie Wenting (GT(Türkiye’nin Çin Büyükelçisi Dr. İsmail Hakkı Musa ile röportaj yaptı)Musa) bu konulara ve “Çin’in aşırı kapasitesi” ve “riski azaltma” söylemlerine ilişkin görüşlerini aktardı.

Türkiye'nin Çin Büyükelçisi Dr. İsmail Haq Musa Fotoğraf: Chen Tao/GT

Türkiye’nin Çin Büyükelçisi Dr. İsmail Hakkı Musa Fotoğraf: Qin Tao/GT


A: Türkiye ile Çin arasındaki ikili ilişkilerin mevcut durumunu nasıl tanımlıyorsunuz? Çin’le ilişkiler Türk dış politikasında nasıl bir rol oynuyor?

Musa:

Bu yıl Türkiye ile Çin arasında diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 53. yıl dönümünü kutluyoruz. İkili ilişkilerimiz 2010 yılında stratejik işbirliği ilişkileri düzeyine yükseldi.

İki ülke arasındaki ikili ilişkiler son yıllarda büyük bir ivme kazandı. 2024 yılında karşılıklı üst düzey ziyaretlerin sayısı arttı, bu yıl da birçok ikili iş birliği mekanizmasını devreye sokmak için çalışıyoruz.

Liderlerimizin siyasi iradesi ve yönlendirmesi sayesinde ikili ilişkilerimiz ticaret ve yatırım, yenilenebilir enerji, nükleer enerji, elektrikli araçlar, teknoloji alışverişi, kültür, turizm, eğitim gibi her alanda gelişiyor.

İkili ve çok taraflı düzeyde daha fazla işbirliği için büyük bir potansiyel var. Günümüz dünyasında Türkiye ve Çin, birçok uluslararası acil durumda benzer bir tutum benimsiyor. Türkiye ve Çin, bölgelerinde ve dünyada barış ve istikrarı sağlama yeteneğine sahip iki ülkedir. Bu bize bölgesel ve küresel düzeyde işbirliği içinde çalışma fırsatı veriyor.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye-Çin ilişkilerini her geçen gün yeni seviyelere taşıyoruz.

GT: Türkiye şu anda BRICS üyeliğine başvuruyor. Türkiye BRICS grubu içinde nasıl bir rol oynamayı umuyor?

Musa: 2006’daki kuruluşundan bu yana ve yakın zamanda Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, İran ve Etiyopya’nın da katılmasıyla BRICS grubu, diyalog ve ekonomik işbirliği için daha büyük bir platforma dönüştü.

BRICS üyesi ülkelerle görüşmelerimiz devam ediyor. Türkiye, BRICS ülkeleriyle iş birliğine değer veriyor ve bu organizasyonu ekonomik iş birliğini geliştirmek için bir alternatif olarak görüyor. Çıkarlarımızı savunmaya çalışıyoruz ve alternatif ekonomik platformları yakından takip ediyoruz. Türkiye halihazırda Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, Gelişmekte Olan Sekiz Ülke Grubu ve Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün üyesidir ve Şangay İşbirliği Örgütü ile yakın diyalog halindedir.

READ  Türk Hava Yolları, COVID-19'dan bu yana ilk kez günlük 1.000 uçuşa ulaştı

Bu nedenle BRICS grubunu öncelikle ekonomik bir platform olarak görüyoruz. Bu nedenle BRICS üyesi ülkelerle iyi ilişkiler sürdürmeye çalışıyoruz. Aslında Türkiye halihazırda BRICS üyesi ülkelerle iyi ikili ekonomik ilişkiler sürdürüyor ve Çin ve Rusya, Türkiye’nin en önemli ticaret ortakları arasında yer alıyor.

Bu platformların hepsini birbirinin alternatifi olarak değil, birbirinin tamamlayıcısı olarak görüyoruz. BRICS üyeleri arasındaki çeşitliliğin küresel ve bölgesel kalkınma ve istikrarı teşvik etmede önemli bir araç olabileceğine inanıyoruz.

Türkiye, küresel ve bölgesel siyasette etkili bir ülke olup dünyanın en büyük ve en canlı ekonomilerinden biridir. Türkiye’nin böyle bir platforma katılımının, barış, istikrar ve kalkınmaya yönelik küresel çabalara hizmet eden diyalog ve ekonomik işbirliğine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Türkiye’nin BRICS grubuna potansiyel katılımı, küresel etkiyi artırabilir ve BRICS grubu çerçevesinde ticaret ve yatırım fırsatlarını geliştirebilir.

C: Bazı Batı medyası, Türkiye’nin Avrupa Birliği yerine BRICS grubuna öncelik verme kararıyla ilgili soruları gündeme getirdi. Buna cevabınız nedir?

Musa: Biz iki örgüt arasında bir üstünlük kurmaya çalışmıyoruz, aksine doğası gereği farklılar.

Türkiye için AB üyeliği stratejik bir öncelik olmayı sürdürüyor. Dolayısıyla Türkiye’nin BRICS grubuna olası üyeliği Avrupa Birliği’ne ilişkin vizyonunu değiştirmeyecektir. Ama biz gerçekçiyiz. Küresel olay ve gelişmeleri dikkatle inceliyor ve izliyoruz. Elli yılı aşkın bir süredir bekledik. Avrupalı ​​ortaklarımız bizi tam üye olarak görmeye hazır değil.

Bu sefer işler değişir mi bilmiyorum. Çok gerçekçi bir perspektiften bakarsak yakın gelecekte bu durum söz konusu olmayacaktır.

Bu iki örgütün doğasından daha detaylı bahsetmek istiyorum. Avrupa Birliği coğrafi açıdan Avrupa kıtasında sınırlı bir birliktir. Organların doğası iyi bilinmektedir. Aynı kültürel dünyaya aitler. Belki de Türkiye’nin bu birliğe henüz katılmamasının nedeni budur.

Hukuki anlamda Avrupa Birliği, benim tanımladığım şekliyle, uluslarüstü bir birliktir. Uluslararası bir kuruluş değildir ve konfederasyon olmaktan uzaktır. BRICS grubu uluslararası bir kuruluştur.

BRICS grubu birçok farklı kültürü barındırıyor. Organizasyon artık Çin, Rusya, Hindistan, Suudi Arabistan, İran, Mısır ve diğerlerini içeriyor. Bütün bunlar dikkate alındığında, mevcut ekonomik ve jeopolitik rolü ve konumu göz önüne alındığında, Türkiye’nin BRICS grubuna katılmak istemesi doğaldır.

READ  Suudi Arabistan'a bir dikey çiftlik daha geliyor

BRICS çerçevesinde tartışılan şeyin işbirliğinin ekonomik niteliği olduğuna eminim. Türkiye, bölgesel ve küresel ekonomik etkileşimlerini genişletmeyi, yeni pazarlara erişmeyi ve önde gelen gelişmekte olan ekonomilerle ticari ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor. Ayrıca Türkiye daha istikrarlı ve kapsayıcı bir uluslararası düzen kurmayı hedefliyor.

Bu yılın başında üyelik başvurusunda bulunduk ve Birliğin başkanlığını Rusya yürütüyor, dolayısıyla Dışişleri Bakanımızın imzaladığı mektup Rus mevkidaşına gönderildi.

C: Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Çin ile işbirliğini hangi alanlarda güçlendirmeyi umuyor?

Musa: Türkiye ile Çin’in iki büyük medeniyet olarak yüzyıllara dayanan köklü ilişkileri var. Ticari ve ekonomik ilişkiler alışverişlerimizin temelini oluşturur.

Türkiye, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ni başından beri desteklemiş; Cumhurbaşkanı Erdoğan 2017 yılında ilk BRI Forumu’na katılmış ve bu vesileyle birçok işbirliği anlaşması imzalanmıştır.

Bu girişim, ekonomik entegrasyonu ve daha geniş işbirliğini mümkün kılan daha güçlü bir bağlantı kurmayı amaçlıyor. Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Çin ile çeşitli alanlarda yakın ve verimli işbirlikleri kurmak istiyoruz.

Çin şu anda Asya’daki en büyük ticaret ortağımız ve dünyanın üçüncü büyük ticaret ortağıdır. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında bağlantıların gelişmesiyle Çin ile ikili ticaretimizi dengeli bir şekilde artırmayı umuyoruz. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında enerji, ulaştırma altyapısı ve nükleer enerji alanlarında potansiyel iş birliği alanları öne çıkıyor. Ankara’da yakın zamanda inşa edilen Sinovac Aşı Merkezi de Çin’in sağlık sektöründeki işbirliğimizi genişleten önemli bir yatırımıdır.

Özellikle güneş enerjisi, nükleer enerji, yüksek teknoloji altyapısı, elektrikli araçlar ve yapay zeka gibi stratejik sektörlerde daha fazla Çinli şirketin Türkiye’ye yatırım yapmasını bekliyoruz.

Kültürel değişim, iki ülkenin Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında iş birliğini geliştirebileceği bir diğer alan. Türkiye ve Çin’de daha fazla kültürel etkinlik düzenleyerek iki halkımızın birbirini daha iyi anlamasını, kültürlerimiz ve geleneklerimiz arasındaki birçok benzerliği görmesini umuyoruz.

GT: Orta Koridor Girişimi Kuşak ve Yol Girişimi ile nasıl ilişkilendirilecek?

Musa: Daha geniş ve daha kapsamlı bağlantının sağlanması Kuşak ve Yol Girişiminin özüdür. Türkiye iletişime de büyük önem veriyor. Barış, istikrar ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için artan bağlantı ve ekonomik işbirliğinin önemli olduğuna inanıyoruz. Bu açıdan Türkiye Orta Koridor Girişimi’ni önerdi.

READ  Saç ekimi için neden İstanbul tercih ediliyor?

Orta Geçit batıda Türkiye’den başlıyor ve Kafkasya’yı, Hazar Denizi’ni ve Orta Asya bozkırlarını geçtikten sonra Çin’e ulaşıyor. Bu girişim doğal olarak Kuşak ve Yol Girişimi ile uyumludur. Orta Koridor, Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile birlikte Çin ve Orta Asya ülkelerine Karadeniz ve Akdeniz havzalarının yanı sıra Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’ya sürekli, hızlı ve artan erişim olanağı sağlıyor. Ayrıca Avrupa ile Asya arasında 2.000 km daha kısa kara yolu sağlamaktadır. Deniz yollarında 15 gün daha kısa taşıma süresi sağlar.

Son olarak, 28 Haziran’da ev ürünleriyle dolu 110 konteyneri taşıyan başka bir yük treni Jiangsu’dan ayrıldı ve Orta Koridor üzerinden Avrupa’ya ulaşması planlandı.

GT: Bazı Batılı ülkeler sözde “Çin’in üretim kapasitesi fazlası” ve “Çin’den ayrılma” söylemini desteklediler. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Musa: Bu önemli bir soru. Birkaç yıldır, özellikle de son aylarda bazı çevrelerin yeni terimler icat ettiğini görüyoruz: aşırı kapasite, ayrıştırma ve risk azaltma.

Sizi aşırı kapasiteye sahip olmakla suçlamaya başlarlarsa kendi yeteneklerini yeniden gözden geçirmeliler. Bu, sizinle rekabet etme konusunda yetersiz bir yeteneğe sahip oldukları anlamına gelir. Kapasite fazlası söylemleri bazı ülkelerin karşılaştığı zorlukları gizlemek için kullanılıyor. Çin ile rekabet edemeyenler kapasite fazlası sorununu gündeme getiriyor.

İkincisi, son yıllarda icat edilen diğer iki kavrama gelince – “ayrıştırma” ve “riskten arındırma”, onlar hakkında çok açık sözlü oldum. Ben bu iki kavramın aşağı yukarı Çin’i ekonomik ve ticari anlamda kontrol altına almak için icat edildiğine inanıyorum. Bu sürdürülebilir bir konum değil. Ayrılığın amacı nedir? Risklerin ortadan kaldırılmasının nedeni nedir? Bu gerçekçi değil. Bu, Çin ile diğer ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari işbirliği ilişkilerinin gerçekliğiyle tutarlı değildir.

Ülkemiz Türkiye bu tür söylemleri kabul etmiyor. Bu konuda çok netiz. Çin’in gelişmesinin herkese faydalı olduğunu teyit ediyoruz. Bu tür gerçekçi olmayan kavramları güncel gerçeklerle bağdaşmadığı için kabul etmiyoruz ve desteklemiyoruz.