Eylül 20, 2024

PoderyGloria

Podery Gloria'da Türkiye'den ve dünyadan siyaset, iş dünyası

Türkiye BRICS grubuyla nasıl başa çıkmalı?

Türkiye BRICS grubuyla nasıl başa çıkmalı?

BRICS kısaltması Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika anlamına gelir ve 2000’li yıllarda yatırım potansiyeli olan, hızla büyüyen OECD dışı ekonomilerden oluşan bir grup olarak kurulmuştur. Bu ülkeler dünya nüfusunun büyük bir bölümünü temsil ediyor ve küresel ekonominin giderek artan bir payından yararlanıyor. Batı OECD ekonomilerinin hakimiyeti yerine ekonomik açıdan daha dengeli bir küresel düzeni tercih eden birçok ülke için BRICS üyeliği göz ardı edilemeyecek bir seçenek haline geldi.

2009 yılında BRICS, gelişmekte olan dünyadaki ve Küresel Güney’deki ülkelerin sesini duyuran bir forum haline geldi. Uluslararası örgüte Ocak 2024 itibarıyla beş ülke katılmıştır. O tarihten bu yana Suudi yetkililer tarafından, Suudi Arabistan’ın üyeliğinin henüz resmi olarak damgalanmadığına dair kafa karıştırıcı açıklamalar yapılıyor ve bu da statüsünün hala belirsiz olduğunu gösteriyor. Arjantin’in başvurusunu geri çekmesi ve Suudi Arabistan’ın belirsiz statüsü, BRICS’in hâlâ net bir misyon veya vizyona sahip resmi bir grup olmadığını gösteriyor. Uluslararası ekonomide Batı ve Amerika etkisi arasında ekonomik ve normatif dengeyi sağlama çabası, üye devletler arasındaki tek önemli ortak payda gibi görünmektedir. Öte yandan, üye devletlerin pozisyonları reformistten düşmancaya, çatışmacıya ve Batı karşıtlığına kadar geniş bir yelpazede değişiklik gösteriyor.

Türkiye BRICS grubuna üyeliğe aday gösterildi

Şu anda Türkiye’nin BRICS’e olası üyeliği tartışmalı bir konudur. Ancak Türkiye’nin BRICS’e katılmak için başvurduğu haberinin Türk mevkidaşları tarafından değil, Rusya Dışişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından açıklanması kafalarda soru işaretlerine yol açtı. Avrupa’daki bazı medya kuruluşları Türkiye’nin “BRICS grubu üzerinden dengelenme sürecini”, Batılı kimliğini ve NATO üyeliğini tartışıyor. Türkiye, Batı bloğunda tipik bir ülke olmasa da, hâlâ NATO ve OECD’nin yanı sıra, Türkiye’nin stratejik hedef listesinde yer alan Avrupa Birliği dışındaki hemen hemen tüm Avrupa platformlarının üyesidir.

Türkiye’nin BRICS üyeliğinden yakın vadede önemli ekonomik kazanımlar elde etmesi pek mümkün görünmüyor. BRICS grubunun tek kurumsal yapısı Yeni Kalkınma Bankası (eski adıyla BRICS Bankası) olup, serbest ticaret anlaşmasının olmaması halinde bunun Türkiye’ye sağlayacağı faydalar da net değildir.

READ  Çinli BYD şirketi Türkiye'de elektrikli otomobil fabrikası açıyor

Ama Türkiye Doğu ile Batı’yı birbirine düşman etmeden dengeleyebilirse bu herkes için bir avantaj olabilir. Bu amaçla Türkiye, BRICS ülkeleriyle ikili ilişkilerini geliştirmeye çalışmalıdır. Özellikle ekonomik açıdan (Mario Draghi’nin Avrupa’da ekonomik büyümenin yavaşladığı yönündeki raporları da dikkate alındığında) Türkiye’nin Hindistan gibi Hint-Pasifik bölgesindeki ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye çalışması gerekiyor.

Potansiyel ortaklık

BRICS Küresel Güney için faydalı bir forum oldu; Bu, Hindistan ve Güney Afrika’nın özellikle vurguladığı bir görüştür. Bu ikili, Küresel Güney ülkeleri arasındaki işbirliğini teşvik ediyor ve her ikisi de politikalarında Batı’ya karşı çıkmıyor. Hindistan, bazı memnuniyetsizliklerden dolayı Batı’ya olan bağımlılığını dengelemek ve uluslararası sistemde reform yapmak istiyor. Ancak buna rağmen Hindistan’ın Batılı hükümetlerle ilişkileri düşmanca değil. Tam tersine Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ABD Başkanı Biden ve Rusya Devlet Başkanı Putin ile birkaç hafta içinde yüz yüze görüşebilen az sayıdaki liderden biri.

Türkiye de böyle bir ülke. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın birkaç hafta içinde müttefik olarak NATO ve AB liderleriyle yaptığı görüşmeleri, geçmişte Rus liderlerle yaptığı görüşmeler izlemişti. Hindistan ve Türkiye’nin Doğu ile Batı’yı dengeleme becerisi, iyi yönetilirse paha biçilemez bir avantaj teşkil ediyor ve bu, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerde daha fazla sinerji yaratacaktır.

Hindistan ve daha geniş Hint-Pasifik bölgesi, muazzam potansiyele sahip, hızla büyüyen ekonomilere sahiptir. Hindistan ayrıca diaspora toplulukları aracılığıyla yumuşak gücünü ve Batı medeniyetiyle demokrasi, adalet, insan hakları ve diğer evrensel normlara ilişkin ortak değerlerini kullanıyor. Ülkenin bilgi teknolojisi ve uzay teknolojisindeki ilerlemesi, bunu Türkiye’nin Hindistan ile ortaklık geliştirmesi için daha da büyük bir neden haline getiriyor. Eski İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, mevcut ABD Başkan Yardımcısı ve belki de gelecekteki Başkan Kamala Harris gibi etkili isimler, uluslararası politikanın gelecekte Hint kökenli birçok lider tarafından yönlendirileceğini gösteriyor. Türkiye, böylesine önemli bir küresel oyuncuyla bağ kurarak, Doğu ile Batı arasındaki ekonomik işbirliğini dengeleme çabalarında yalnız kalmamasını sağlayabilir.

READ  Türkiye, Biden'ın önümüzdeki hafta Erdoğan ile yapacağı görüşmeden ne istiyor?

Gelişen jeopolitik manzara, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerin birden fazla ittifakta nasıl hareket ettiğini ortaya koyuyor. Hindistan, G20 çerçevesinde BRICS’i tanıtırken, hem MEKTA hem de G20 üyesi olan Türkiye, resmi bir talepte bulunmadan BRICS’e ilgi duyduğunu belirtiyor. Bu, Türkiye’nin gelişmekte olan ekonomilerle daha derin ilişkiler ararken mevcut ortaklıklarını güçlendirmesi nedeniyle stratejik bir dengeleme hareketini yansıtıyor. Bu tür dinamikler, devletlerin değişen küresel gerçekliklere uyum sağladığı çok kutuplu bir dünyada nüfuz sahibi olma arzusunun altını çiziyor. Bu bağlamda güçlü bir ilişki kurulabilmesi her iki ülke açısından da faydalı olacaktır.

Uluslararası işbirliğinde çeşitlilik

Türkiye, BRICS üyeliğine bakılmaksızın mevcut BRICS ülkeleri ve potansiyel adaylarla ikili ilişkilerini güçlendirmeye odaklanmalıdır. Özellikle Güney Afrika, Brezilya ve Hindistan ile ilişkileri güçlendirmeli. Ayrıca Türkiye, diplomatik ve ekonomik ortaklıklarını daha da çeşitlendirmek amacıyla Batı ile dengeli ilişkiler sürdüren Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Suudi Arabistan ile ortaklık arayışına girebilir.

Bir de Türkiye’nin mekanizmalar ve kurumlar kurmuş olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın üyesi olduğu gerçeği var. Bugün Türkiye gibi Azerbaycan da BRICS grubuna katılmak için başvuruda bulunuyor. İki Türk devleti “iki devlet ama bir millet” politikasını paylaşıyor, dolayısıyla Azerbaycan’ın potansiyel üyeliği Türkiye’nin uluslararası örgütle ilişkilerini güçlendirebilir. Türkiye veya Azerbaycan’ın ya da her iki ülkenin üye olması halinde OTS, BRICS grubu içinde temsil edilecek.

Eski müttefikler mi yoksa yeni müttefikler mi?

Her ne kadar Türkiye’nin BRICS’e olası üyeliğine prensipte karşı olmasam da, başvuru süreciyle ilgili belirsizlik hayal kırıklığı yaratıyor. BRICS grubuna katılmanın Batı ile ekonomik dengeyi sağlamanın bir yolu olması mümkün ancak retoriğin “Batı karşıtı” olmaması gerekiyor.

Bugün BRICS, Küresel Güney’in sesi haline geldi ancak birleşik bir ses sunmuyor. Bazıları BRICS’i Batı hegemonyasına karşı bir cephe olarak konumlandırırken, Hindistan, Mısır, Brezilya ve BAE gibi ülkeler daha dengeli bir politika izliyor ve bu da Türkiye için doğru bir yol. BRICS’e üyeliği ne olursa olsun, Türkiye’nin BRICS ülkeleriyle ilişkilerini NATO ve Avrupa Birliği ile bağlarını koruyacak şekilde geliştirmesi gerekiyor. BRICS üyeliği temel bir stratejik öncelik olmasa da NATO, Avrupa Birliği ve Türk Devletleri Teşkilatı ile güçlü bağların sürdürülmesi Türkiye’nin çıkarları açısından hayati önem taşımaktadır. Türkiye, yeni müttefikler kazanmanın yanı sıra müttefiklerini korumaya da odaklanmalıdır. Türkiye henüz Avrupa Birliği’ne üye olmasa da Avrupa Birliği’nin en önemli ekonomik ortaklarından biridir. Avrupa’daki Türk diasporası, Türkiye’nin Avrupa siyasetine entegrasyonunda etkilidir ve Türkiye ile AB’nin önümüzdeki onyıllarda işbirliğini güçlendirmeye devam etmesi gerekecektir.

READ  Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Türkiye ve Endonezya'nın yakın ve güçlü bir işbirliği var

OTS ise Türkiye’nin öncelikli olarak tanıtması gereken platformdur. Türkiye, Orta Asya üzerinden geçen “Orta Koridor” ve Irak üzerinden geçen “Kalkınma Yolu” gibi yeni projeleri teşvik etmeye çalışırken, OTS, Türkiye’nin Doğu-Batı ticaretinde arabulucu rolüne avantaj sağlayacak önemli bir platform olacaktır. Ayrıca OTS’nin resmi bir platform olarak kullanılması BRICS ve ŞİÖ ülkeleriyle kurumsal etkileşim fırsatları sağlayacaktır. OTS aynı zamanda Hindistan gibi BRICS ülkeleriyle ve Almanya ve Fransa gibi AB ülkeleriyle kurumsal mekanizmaların geliştirileceği, belki de ortak demokratik değerler temelinde Doğu ile Batı’yı bir araya getirecek özel grupların oluşturulacağı bir yer olacak. Azerbaycan ve Türkiye BRICS’e katılırsa ve Türkiye NATO ve AB ile güçlü ilişkilerini sürdürürse, OTS aracılığıyla iki “tek ulus” devlet olarak birlikte denge kurabilirler.

Günlük sabah bülteni

Türkiye’de, bölgesinde ve dünyada olup bitenleri takip edin.

İstediğiniz zaman abonelikten çıkabilirsiniz. Kaydolarak Kullanım Koşullarımızı ve Gizlilik Politikamızı kabul etmiş olursunuz. Bu site reCAPTCHA tarafından korunmaktadır ve Google Gizlilik Politikası ile Hizmet Şartları geçerlidir.