Kasım 15, 2024

PoderyGloria

Podery Gloria'da Türkiye'den ve dünyadan siyaset, iş dünyası

NATO Zirvesi sonrası yükselişte Türkiye ve Erdoğan – Analiz – Eurasia Review

NATO Zirvesi sonrası yükselişte Türkiye ve Erdoğan – Analiz – Eurasia Review

Luke Covey’in yazdığı

NATO liderleri bu hafta Litvanya’nın Vilnius kentinde büyük bir zirve için bir araya geldi. Tabii ki, öncelikli odak noktası Ukrayna idi ve işbirliğini güçlendirmeye yardımcı olmak için yeni bir NATO-Ukrayna Konseyi oluşturuldu.

Koalisyon, Ukrayna’nın bir gün kulübe katılması konusunda da anlaştı. Bununla birlikte, birçok kişinin hayal kırıklığına uğramasına rağmen, hemen resmi bir davette bulunmadı.

Zirvenin hak ettiği kadar ilgi görmemiş bir yönü de Türkiye’nin rolü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son seçimleri kazanmasının ardından sanki her yerdeydi ve mitingde herkesle buluşuyordu. Ve yeni dış politika ekibi çalışmaya başlıyor. Türkiye’nin nihayet İsveç’in NATO’ya katılımını destekleyeceği duyurulduğu zirvenin en başından itibaren doğru tonu belirledi.

ABD Başkanı Joe Biden, Beyaz Saray’a girdiğinden beri ilk kez Türk mevkidaşı ile de bir araya geldi. Toplantıdan önce iki devlet başkanı arasındaki ilişkilerin biraz soğuk olduğu bir sır değil. Görüşmelerinin iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesine zemin hazırlaması umulmaktadır. Kesinlikle birbirlerini sıcak karşıladılar ve ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceği hakkında olumlu şeyler söylediler. Hatta Erdoğan, Amerikalı mevkidaşına medyaya konuşurken “canım dostum” diye seslendi.

Aylarca süren belirsizliğin ardından nihayet ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satması konusunda anlaşmaya varıldığında, ilişkilerinde de büyük bir gelişme oldu.

Erdoğan, zirvede Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis ile de olumlu bir görüşme gerçekleştirdi. İki taraf, bu sonbaharda Yunanistan’ın Selanik kentinde bir Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısı düzenleme konusunda anlaştılar. İki ülke arasında son aylarda gerginleşen ilişkiler dikkate alındığında, bu durum bölgesel istikrar açısından çok iyi bir gelişmedir. Görüşmenin her iki ülkenin de NATO üyesi olması nedeniyle mümkün olması, ittifakın diplomatik cephede ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.

READ  BM ajansı Reuters: Türkiye deprem hasarının 100 milyar doları aşması bekleniyor

Erdoğan, Amerikalı, Yunan ve İsveçli mevkidaşlarıyla ilişkilerini geliştirmek için çaba harcarken, bu daha sıcak ilişkinin iki yönlü bir yol olmasını beklemekte haksız değil. Örneğin, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyesi olmasına verdiği destek karşılığında, Ankara, Avrupa Birliği üyeliğine ilişkin müzakereleri yeniden başlatmaya geldiğinde muhtemelen bir dereceye kadar karşılıklılık bekleyecektir. Erdoğan, Avrupa Birliği ile vize serbestisi anlaşması konusunda da ilerleme kaydetmeyi bekliyor.

Mayıs ayında cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının ardından birçok uluslararası gözlemci, bunun sonucunda Türk dış politikasının nasıl bir yol izleyeceğini merak etti. Ankara’nın Moskova ile daha rahat olmaya başladığına dair endişeler de vardı.

Erdoğan, yeniden seçilmesine giden yolda, Şubat ayındaki yıkıcı depremlerin şiddetlendirdiği durgun bir ekonomiye başkanlık ediyor. Batılı ülkelerin Moskova’ya yaptırım uyguladığı bir dönemde Türkiye’nin Rusya ile ekonomik ilişkilerini sürdürmesinin iyisiyle kötüsüyle ana motivasyonu bu olmuştur. Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğu göz önüne alındığında, bu birçok kişi tarafından özellikle sorunlu görüldü.

Mevcut duruma yakından bakıldığında Ankara’nın Moskova’nın yanında olmadığı açıkça görülüyor. Türkiye, tarihi nedeniyle Karadeniz bölgesinde ayrıcalıklı bir jeopolitik konuma sahiptir. Bu, Türkiye ve Rusya’nın bölgede birçok kez rakip ve bazen de rakip olduğu anlamına geliyor. Bazı istatistiklere göre, ülkeler 16. yüzyıldan beri en az 12 büyük savaşa girdi.

Ukrayna ile mevcut durum, Ankara ile Moskova arasındaki mevcut jeopolitik gerilimlere iyi bir örnek teşkil ediyor. Türk yetkililer tarafından herhangi bir kamuoyu duyurusu yapılmamasına rağmen, sosyal medyada Türkiye’nin Ukrayna’ya bir dizi silah sistemi sağladığına dair çok sayıda kanıt bulunmaktadır. Bunlar arasında silahlı insansız hava araçları, lazer güdümlü çoklu fırlatma füze sistemleri, düzinelerce zırhlı araç ve kundağı motorlu topçu sistemleri yer alıyor.

Türkiye’nin ayrıca geçen yıl, ABD’nin nihayet kabul etmesinden aylar önce Ukrayna’ya misket bombası verdiği bildirildi. Ayrıca Türkiye, Ukrayna Donanması için iki korvet inşa ediyor ve son nesil Türk insansız hava araçlarında Ukrayna’da üretilen motorlar kullanılacak.

READ  İngilizler daha ucuz yaz tatili için Güney Avrupa'yı arıyor

Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı tam kapsamlı işgalinden kısa bir süre sonra Türkiye, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazı yabancı savaş gemilerine kapattı. Bu, Rusya’yı diğer tüm ülkelerden daha fazla etkiledi.

Bunlar “Rus yanlısı” bir hükümetin politikaları değil. Karadeniz bölgesindeki özel ve tarihi rolünün tamamen farkında olan bir devletin politikalarıdır. Ancak Türkiye, çatışmanın her iki tarafıyla da konuşabilen tek uluslararası oyuncu olduğunu kanıtladı. Örneğin, Ukrayna ile Rusya arasında çok ihtiyaç duyulan Ukrayna tahılının Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya ihracatı konusunda bir anlaşma için müzakerelere liderlik edebildi.

Türkiye ayrıca Kiev ve Moskova arasında çok sayıda yüksek profilli mahkum takası organize etti. Çatışmaların başlamasından bu yana Ukrayna ve Rusya dışişleri bakanlarını aynı müzakere masasına oturtmayı başaran tek ülkedir.

Bunun Erdoğan’ın görevdeki son dönemi olduğu göz önüne alındığında, bunun Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kalıcı bir miras yaratmak için son şansı olduğunun tamamen farkındadır. Geçen haftaki NATO zirvesi sonucunda uluslararası ilişkiler açısından iyi bir başlangıç ​​yaptı.

Batı medyası onu nihayet İsveç’e ittifaka katılma izni verdiği ve Ukrayna’nın NATO’ya katılma hedefini desteklediği için selamladı. Hatta büyük bir Alman gazetesi ona “Süpermen” adını verdi ve “onsuz hiçbir şeyin yürümediğini” yazdı. Genellikle Erdoğan’ı çok eleştiren Alman basınından gelen bu sözler, gerçekten de büyük bir övgüydü.

Dolayısıyla zirve, Türk diplomasisinin uluslararası arenadaki yükselişinin açık bir örneği oldu. Erdoğan’ın görevdeki son döneminin geri kalanında, dünya meselelerinde daha fazla Türk diplomasisi bekliyordu. Bu sadece iyi bir şey olabilir.

Luke Covey, Hudson Enstitüsü’nde kıdemli bir araştırmacıdır. Twitter: @LukeDCoffey