Mike Bassett: İngiltere’nin menajeri, iyi niyetli bir ikinci kademe koç ama başka hiç kimse bu işin serbest bırakılmasını istemediği için ülkesinin liderlik pozisyonuna terfi eden bir palyaçonun hikayesinden bu yana sadece 20 yıldan fazla zaman geçti.
İlhamı, Graham Taylor’ın 2001 yılına gelindiğinde biraz tuhaf olarak görülmeye başlayan 1994 Dünya Kupası’na katılmaya mahkûm kampanyası hakkındaki belgesel The Impossible Job’dan geldi. İngiliz futbolu, böyle bir karmaşanın artık gerçekten olamayacağı konusunda kendini kandırmaya yeni başlıyordu, geçmişte kaldı.
Premier Lig’in şansı, oyunu teoride daha kaygan ve daha profesyonel hale getirdi. Sven Goran Ericsson’un aurası hâlâ parlıyordu. FA, Lancaster Gate’in kalabalık meşe toplantı odalarından Soho Meydanı’nın cilalı cam kapılarına yeni taşınmıştı. David Beckham, ulusal parya ve tabloid kuklasından ulusal kahramana uzanan yolculuğunu değerli metalden testislerle tamamlamak üzereydi.
Ama sonra Sahte Şeyhler geldi, Baden-Baden çemberi, Steve McClaren’in şemsiyesi, oyuncular Güney Afrika’daki otellerinde sıkıldıkları için feci Dünya Kupası kampanyaları için mazeret verdiler, Sam Allardyce’nin tek koşu maçı ve sözde bir bardak şarap.
Ne de olsa Bassett, takımı bir paket sigaranın arkasına yazdığı, bir barda sadece pantolonuyla dans ettiği ve averaj farkıyla Dünya Kupası’na katılma hakkı kazandığı için yanlışlıkla Benson ve Hedges adlı iki deneyimli oyuncuyu çağırmıştı çünkü Türkiye gerçekten kaybetmişti. Lüksemburg’a. Yine çok mantıklı geldi.
Yirmi yıl sonra, film incelemeyle karşı karşıya kaldı.
“Yayıncı. Sertifikalı analist. Sorun çıkaran. Serbest çalışan alkol yayıncısı. Kahve fanatiği.”
More Stories
Frankofon Film Festivali Mart ayında sinemaseverleri ağırlıyor
RSIFF Suudi seslerini, Vatikan’ı, Türk televizyonunu ve “Zorro”yu öne çıkarıyor
Guy Ritchie’nin Henry Cavill’li yeni filmi Türkiye’de çekilecek